Viski İçmenin Sürreal Anatomisi
- 30.01.2018
Ve o sesle başlar bütün bir resital.
Şişenin mantarını yavaşça ve yanlamasına yukarı çekersin ve adeta kontrol edebileceğin bir rüyaya giriş kapısının açılma sesini duyarsın. Kimi zaman bir gıcırtı, kimi zaman görkemli bir sestir o ancak o kapıyı sen açmışsındır.
Bundan sonraki macera, iyi veya kötü, tamamen senin ve benzersiz olacaktır.
Ardından kadehi eline alıp önce hafif, sonra biraz daha seri bir şekilde sallamaya başlarsın. Günlük güneşlik, rüzgarsız bir havada kaymak gibi denizi dingince seyredip, ardından o deniz üzerinde dalgalar, fırtınalar çıkarabilir gibi bir güce sahipmişçesine verdiği o tehlikeli hazla birlikte kendi denizini, kendi yarattığın deniz manzarasını izlersin.
Tamamen sana özel olan, senin denizini. Tüm kontrol sendedir.
Bazen bir kum saatini yatay bir şekilde iki tarafa da sallarken kumların o küçücük noktadan diğerine asla geçememesinin verdiği ızdırabı ve sinir harbini, kendi fırtınalı denizini bir kum denizine çevirerek altüst eder ve keyif almaya başlarsın.
Bu surrealist dünyan, burnunun etrafında hafifçe yayılmaya başlayan kokuyla şekillenmeye devam eder. Sıcacık odun fırını ekmeklerinin ağaç dallarında yetiştiği bir denizin üzerine yürürmüşçesine şaşkınlıkla dolu bir haz alırsın her seferinde. Gözlerini kapayıp aldığın bir nefes viski kokusu ise artık o saat, o dakika, o an sen nasılsan seni sana gösterir.
Aklına en sevdiğin şiiri, romanı, eski günlüklerini, o en sevdiğin şarkıyı, getirir, hazzın yükselir.
O anda o kokuyu içine çekmek istersin, hiçbir parfümde yapamayacağın bir şekilde bir yudum içersin, aslında sen o kokuyu içersin.
Kontrolün sende devam ettiği rüyana, istediğin zaman gırtlağından aşağıya doğru, yavaş yavaş, sıcak sıcak mideye indirirsin ve o anda verdiğin nefes ile, o güzel kokuları senin kendi varlığınla birleştirmiş olursun.
O nefesi veriş hali o kadar eşsizdir ki, göğsünden yukarıya daha çok nefes çıkarabilmeyi dilersin.
Ben viskimi böyle sevmiyorum, viski böyle olduğu için seviyorum.
Sonra, bir nefes daha.
Ozan
Şişenin mantarını yavaşça ve yanlamasına yukarı çekersin ve adeta kontrol edebileceğin bir rüyaya giriş kapısının açılma sesini duyarsın. Kimi zaman bir gıcırtı, kimi zaman görkemli bir sestir o ancak o kapıyı sen açmışsındır.
Bundan sonraki macera, iyi veya kötü, tamamen senin ve benzersiz olacaktır.
Ardından kadehi eline alıp önce hafif, sonra biraz daha seri bir şekilde sallamaya başlarsın. Günlük güneşlik, rüzgarsız bir havada kaymak gibi denizi dingince seyredip, ardından o deniz üzerinde dalgalar, fırtınalar çıkarabilir gibi bir güce sahipmişçesine verdiği o tehlikeli hazla birlikte kendi denizini, kendi yarattığın deniz manzarasını izlersin.
Tamamen sana özel olan, senin denizini. Tüm kontrol sendedir.
Bazen bir kum saatini yatay bir şekilde iki tarafa da sallarken kumların o küçücük noktadan diğerine asla geçememesinin verdiği ızdırabı ve sinir harbini, kendi fırtınalı denizini bir kum denizine çevirerek altüst eder ve keyif almaya başlarsın.
Bu surrealist dünyan, burnunun etrafında hafifçe yayılmaya başlayan kokuyla şekillenmeye devam eder. Sıcacık odun fırını ekmeklerinin ağaç dallarında yetiştiği bir denizin üzerine yürürmüşçesine şaşkınlıkla dolu bir haz alırsın her seferinde. Gözlerini kapayıp aldığın bir nefes viski kokusu ise artık o saat, o dakika, o an sen nasılsan seni sana gösterir.
Aklına en sevdiğin şiiri, romanı, eski günlüklerini, o en sevdiğin şarkıyı, getirir, hazzın yükselir.
O anda o kokuyu içine çekmek istersin, hiçbir parfümde yapamayacağın bir şekilde bir yudum içersin, aslında sen o kokuyu içersin.
Kontrolün sende devam ettiği rüyana, istediğin zaman gırtlağından aşağıya doğru, yavaş yavaş, sıcak sıcak mideye indirirsin ve o anda verdiğin nefes ile, o güzel kokuları senin kendi varlığınla birleştirmiş olursun.
O nefesi veriş hali o kadar eşsizdir ki, göğsünden yukarıya daha çok nefes çıkarabilmeyi dilersin.
Ben viskimi böyle sevmiyorum, viski böyle olduğu için seviyorum.
Sonra, bir nefes daha.
Ozan