Tuğrul Şavkay: Bir Japon Viskisi İçerken Kampai Denilecek Adam!

Tuğrul Şavkay: Bir Japon Viskisi İçerken Kampai Denilecek Adam!
Türkiye’de viski üzerine üstad diyebileceğimiz iki üç kişiden ikisi yaşıyorsa, bir tanesi maalesef artık aramızda değil. Ben sizlere, yeme içme ve özellikle içki konusunda bir üstad olan, unutulmayan değerlerden sevgili abim, rahmetli Tuğrul Şavkay’ın hayatı üzerine bir viski yazısı yazmak istedim.
 
“Gurme ve yazar Tuğrul Şavkay, Galatasaray Lisesi'nde okudu. Üniversite öğrenimini Avusturya'da Graz Üniversitesi'nde başladı, Türkiye'ye dönüp Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi'nde sosyoloji eğitimini tamamladı. Aynı fakültede siyaset bilimi alanında master ve doktora yaptı.  Öğrenciyken Kervansaray Oteli mutfağında bulaşıkçı olarak işe başladı. Daha sonra ünlü otellerle restoranlarda, aşçı, yiyecek içecek yöneticisi, danışmanlık gibi görevler yaptı. Beş yıl boyunca da Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Zeytinyağı Konseyi'nin tanıtım programlarında görev aldı. Şavkay, bölüm başkanlığı yaptığı Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne bağlı dört yıllık Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü'nün kurucuları arasındaydı. Ayrıca çeşitli gazetelerde görevler aldı yazılar yazdı.”
 
Klasik ansiklopedik bilgileri vermiş oldum.


Tuğrul Şavkay
 
Fakat viski konusunda da bir üstad ve yenilikçi diyebilirim. Düşünün bir gazetede veya dergide yazı yazıyorsunuz.

Ne yaparsınız?

Genelde risk almadan yazmak demek, ülkede olan bitenden bahsetmek demektir.

Eğer siz hayatınızı gurmeliği benimsemiş yaşarak bir yazarsanız, "kendinize göre" ülkedeki en sevdiğiniz bifteği, en sevdiğiniz lahmacunu, ülkede satılan en sevdiğiniz şarabı, en güzel birayı ve hatta en iyi lezzetli rakıyı, balığı, mekanı, atmosferi yazarsınız genelde değil mi?
 
Tuğrul Şavkay, ülkede popüler olmayanları, popülariteyi umursamadan yazardı.

Otellere menü danışmanlığı veren ve aslında geçimini yerel medya ve işletmelerden sağlayan bir insandan bahsediyorum.  Viski de yazardı, hem de biz henüz viski nedir bilmediğimiz, en lüks otel barlarında Vat 69 ve kolanın en lüks kokteyl olarak sunulduğu zamanlarda.
 
Bahsedeceğim konu da bununla ilgili.
 
Bugünlerde Japon viskileri revaçta. Her ne kadar viski dünyasını yakından takip eden herkes Jim Murray’in büyük bir üstad veya guru olduğunu düşünmese de, onun kitleleri peşinden sürükleyebilecek biri olduğunu herkes kabul etmeli. Dürüstçe konuşursak, iyi viski olduğunu bilirdik ancak 2013 yılında Yamazaki single malt viskiyi dünyanın en viskisi olarak seçmesinden önce hangimiz onun hakkında popüler medyada yazı gördük, o viski hakkında postlar gördük, tweetler, instagram fotoğrafları gördük?

Bence hiçbirimiz ya da çok azımız diyeyim.
 
Şavkay, Murray’den tam 11 yıl önce, merkez medyada Japon viskilerinden bahseden yazılar yazıyordu. Daha viski nedir tam bilmeyen bizim için, bir de Amerikan filmlerinde dahi geçmeyen Japon viskilerini yazmak büyük bir riskti.
 
Ama o öyle bir adamdı, tadı güzelse ve onu etkiliyorsa yazardı. Ne ülkede satılmasını umursar, ne dünyadada popüler olup olmamasını.
 
Geçtiğimiz günlerde, arşiv karışıtırken bir yazısına rastladım. Hayatını kaybedetmeden bir yıl önce kaleme almış. Bakın içinde tanıdık isimler de geçiyor. İlahi izniyle buraya kopyalıyorum:
 
“Bir de Japonya dönüşüm var. Japonya'ya bir aralar sık gidiyordum. Oradaki biraları ve viskileri tatmamış olmak, bir içki meraklısı için gerçekten hüzünlü bir durum sayılır. Japon birası ve viskisi olağanüstü güzeldir. Yine de Japonların bunları ihraç etmek gibi bir gayret içinde olduklarına hiç tanık olmadım. Neyse... O seyahat dönüşü hatıralık birkaç içki almışım. Tam uçağa bineceğiz ki, cebimdeki yenler batmaya başladı. Karşımda da çok hoş bir gümrüksüz içki mağazası var. İçeri daldım. Satıcıya, ‘‘Ellerim dolup taşıyor. Öyle bir viski ver ki Türkiye'ye kadar taşıdığıma değsin’’ dedim. Adam hiç tereddüt etmeden önüme 12 yıllık bir ‘‘Nikka Pure Malt Whisky’’ koydu. Şişeyi taşıdım. Eve gelir gelmez tattım. İyi ki de taşımışım...

Birkaç hafta önce Teoman Hünal telefon etti. Önce sahibi olduğu Akaretler'deki İtalyan lokantası La Vecchia Toretta'ya davet edecek sandım. Meğer ‘‘Eve gel; Mehmet Yalçın, sen, ben bir viski tadımı yapalım’’ dermiş. Eli boş gitmemek için 12 yıllık ‘‘Nikka Pure Malt Whisky’’mi koltuğumun altına sıkıştırıp yola koyuldum. Mehmet Yalçın da Macallan The 1874'ü taşımış yanında. Geri kalan şaheserler Teoman Hünal'ın koleksiyonundandı. Neler vardı derseniz, kısaca sayayım: Talisker'in 25 yıllık fıçı sertliğindeki viskisi, Highland Park'ın 40 yıllık 1958 tarihli viskisi ve The Macallan'ın 52 yıllık 1946 tarihli o muhteşem ürünü...


Solda Tuğrul Şavkay ağabey, ortada babam Orhan Vural, sağda Teoman Hünal ağabey

Tadımın bütün ayrıntılarını burada anlatmam mümkün değil.

Olsa olsa bir gün gazetede tefrika edilebilir.

Ya da daha iyisi bu ay bir Gusto alıp ayrıntıları okuyabilirsiniz. Ama sonra yer kalmaz diye hemen bir iki notu aktarmalıyım.”
 
Yazı, 2002 tarihli. Evet yanlış okumadınız, 2002.
 
Tuğrul Şavkay, babamın da yakın bir arkadaşıydı. Yine arşivlerden çıkarabildiğim fotoğraflardan ikisini koymak istiyorum. Biri Becks bira fabrikası, diğeri Bacardi olmalı.


Solda Mehmet Yalçın ağabey, ortada babam Orhan Vural, sağda Tuğrul Şavkay ağabey
 
Aslında demek istediğim, viski ülkemizde popüler oluyor. Hatta çok popüler oluyor. Ama bunu, bizim gibi yazı yazan, tadım yapan, eğitim veren insanlardan çok daha önce yapmaya çalışan insanlar vardı ve bizim onları saygıyla ve sevgiyle anmamız gerekiyor.

Tabii ki onun zengin ve duygu dolu hayatı bir yazıya sığmaz ve yazacak olan da ben olamam.

Ancak, hatırlamamız lazım böyle insanları.
 
Bir Nikka viski içerken, Tuğrul Şavkay’ı hatırlayalım, bir “kampai” diyelim onun anısına.
 
Bu da sizden yazarın beklentisi olsun.
 
Sevgiler,
 
Ozan Vural


Gelecek atölyemiz:

2023 © ViskiGurme