İskoç Viskilerinde Neden Yüzde Kırk Alkol Alt Limiti Vardır? Hikayesi Nedir?

- 20.02.2017
"Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa, yarın kaybeder."
-Sir Winston Churchill
Merhaba,
Gerek bu sayfaları takip edenler, gerekse viski dünyasının biraz içine girmiş hemen herkes, İskoç viskilerinde alkol oranının minimum %40 olması gerektiğini bilir.
Her ne kadar daha yüksek alkol oranları ile viskiler üretilse ve piyasada bulunması imkansız olmasa da, %40’ın altında bir İskoç viskisi olması kanunen mümkün değildir.
Viskilerini dilerlerse %40'ın altında üreten ve şişeleyen damıtımevleri, bu tercihlerini takiben şişenin üzerine "İskoç Viskisi" yazma haklarını kaybederler ki, zaten böylesine çetin bir piyasada o ibare olmadan tutunmaları çok zor olacaktır.
Peki nereden geliyor bu %40 alt limiti?
İskoç hükümetinin koyduğu kanun olarak biliyoruz ancak neden böyle bir kanun koymuşlar ve neden o oran %40 olmuş?
Bu yazıda bu konuyu irdeleyeceğim.
Hikayenin başı, Birinci Dünya Savaşı’na dek uzanıyor. Savaşın başlamasından henüz birkaç ay geçmiş, 28 Temmuz 1915’te başlayan çatışmalar ile Avusturya-Macaristan Sırbistan’ı işgal etmiş, Almanya’nın Belçika, Lüksemburg ve Fransa’yı işgali ile savaşın boyutu değişmiş ve Rusya’nın Almanya’ya saldırması ile küresel bir hale gelmişti.
İskoçya’nın da içinde yer aldığı Britanya ise, savunma stratejisini Belçika ile Hollanda’nın Almanya’ya geçit vermemesi üzerine kuruyordu.
Britanya’da Maliye Bakanı görevinde bulunan David Lloyd George, 1915 yılında özellikle içki trafiğini kontrol etmek amacıyla Merkezi Kontrol Kurumu’nu hayata geçirdi. Bu kurumun öncelikli amacı, ekonomik kaygılardan da ziyade özellikle askeri üs, mühimmat depoları gibi kritik noktalarda alkol tüketiminin azaltılması yönündeydi. Zaten kendisi de içki karşıtı biriydi.

David Lloyd George ve Winston Churchill, 1910
İlk olarak viski endüstrisinin de hemfikir kaldığı “minimum üç yıl dinlendirme” yasasının arkasında durdu.
Sonraki hamlesi ise çok daha radikal oldu. O zamanlar adada üretilen viskiler genel olarak %44.6 ile %48.6 alkol oranına sahipti.
George, bunun düşürülmesi gerektiğini savunuyordu ve kuruldan çıkardığı yasa ile viskilerin alkol oranının %37.2’yi geçemeyeceği hakkındaki maddeyi yürürlüğe ekledi.
Bununla beraber, hükümetin “Muhimmat Bakanlığı” için verdiği onayı takriben tüm viski damıtımevlerine, bu kurallara uymayan ve Muhimmat Bakanlığı’ndan izin almayan tüm damıtımevlerinin kapatılacağı bilgilendirmesi yapıldı. Bu bakanlığın başında da kim vardır dersiniz? Lloyd George!
Özellikle ordu mensupları için alkol karşıtlığı öyle bir noktadaydı ki, birçok yere afişler asılıyor, askerlere alkol almayacaklarına dair şeref yeminli kartlar dağıtılıyordu.

Her ne kadar ada halkına alkolün önemli karar mekanizmalarında negatif etki yapacağı büyük bir propaganda ile dikte ettirilse de, hem Maliye Bakanlığı, hem Mühimmat Bakanlığı ve tabii ki sonradan efsanevi Başbakanlık görevini yapmış Churchill'in, ofisinde en favori viskisi olan Hankey Bannister'ı yudumlamadan bir karar almadığı da tarihsel bir gerçek!

Kurul, yukarıda bahsi geçen yasalarla yetinmiyor ve damıtımevlerine büyük baskı ve lobi faaliyetleri altında viskilerdeki alkol oranının %28.6’ya kadar düşürmesini tembihliyordu. Bu tembihler o kadar tehditkardı ki, gizli değil açık açık konuşuluyordu. "Bekaanız için, alkol oranını düşürün!"
Bu baskılar dayanılmaz bir noktaya geldi ve viski endüstrisi hükümete karşı toplu bir şekilde isyan bayrağı açtı.
Elbette sivil itaatsizlik örneği olarak değil ancak ellerindeki tüm lobi faaliyetlerini kullanarak. Uzun süren tartışmalardan sonra hükümet ile ortak bir noktada anlaşıldı ve Birleşik Krallık bünyesindeki tüm viskilerin alkol gücünün %42.9 olmasına karar verildi.
Bu noktada küsüratlı rakamların nedenini merak edenler için İngiliz ölçü biriminde proof olarak geçen hesaplamaya göre %48.6’nın 15proof, %42.9 25proof, %37.2 35proof olduğunu belirtmek istiyorum. Tartışmalar ve yasalar proof hesaplaması üzerinden yapılıyordu.
Kurul, 1 Şubat 1917’de tekrar atağa geçti. Lloyd George artık tüm bakanların da başı yani başbakandı.
Tekrar yeni bir kanun çıkartıldı ve viskilerin %40 alkol (50proof) ile üretilmesi gerekliliği yasalaştı. Hatta öyle ki, viskilerin minimum satış fiyatları bile bir yasayla belirlendi.
Kısıtlamalar ve ağır vergiler savaşın bitmesi ile artınca, 1920’lere gelindiğinde zaten damıtımevlerinin üzerine binen mali güçlerin etkisi katlandı ve %40 alkol oranından yüksek oranlarda viski şişelemek halihazırda onlar için de büyük bir yük olmaya başladı.
İşte bu tarihler de viskinin minimum alkol oranının, olayın bütün tarafları nezdinde kabul edildiği zamanlara denk gelmekte. Ancak aynı dönem, viskiye olan talebin de artmasını sağladı.
Henüz çocuk yaşta gittikleri savaştan dönen askerlerin birçoğu belki de hayatlarında ilk defa viskiyle tanışıyor ve viskinin şöhreti geniş kitlelere ulaşmaya başlıyordu.

Hatta o tarihlerde bazı viski üreticileri, viskideki alkol oranı arttıkça, burunda ve damakta alınan güzel notaların kaybolduğunu ve %40 üzerindeki viskilerin daha lezzetsiz olabileceğini dahi söylediler.
Bu tartışma bugün bile geçerliliğini korumaktadır.
İşte o günlerden beri İskoç viskilerinin, gerek harman gerekse malt ekspresyonlarının %90'ından fazlası %40 alkol oranı ile şişeleniyor. Konuya kendi açımdan fikir belirtmem gerekirse, viskilerin minimum alkol oranının olmasını düşünüyorum, belki bu oran %42-43 olsa daha iyi olabilirdi diyorum. Özellikle %50 üzeri ve "cask strength" yani "fıçı gücünde" viskilerin tümünde birkaç damla su ile daha iyi performans aldığım da düşünülürse, ne çok az ne de çok fazla alkol oranı gerekiyor.
Tabii ki bunlar kişisel tercihler. İster %40 bir harman viski olsun, ister %60 cask strength bir viski olsun, siz hangisinden en çok keyif alıyorsanız, en iyi viski, en sevdiğiniz viskidir.
Slainte!
Ozan Vural
-------
-Sir Winston Churchill
Merhaba,
Gerek bu sayfaları takip edenler, gerekse viski dünyasının biraz içine girmiş hemen herkes, İskoç viskilerinde alkol oranının minimum %40 olması gerektiğini bilir.
Her ne kadar daha yüksek alkol oranları ile viskiler üretilse ve piyasada bulunması imkansız olmasa da, %40’ın altında bir İskoç viskisi olması kanunen mümkün değildir.
Viskilerini dilerlerse %40'ın altında üreten ve şişeleyen damıtımevleri, bu tercihlerini takiben şişenin üzerine "İskoç Viskisi" yazma haklarını kaybederler ki, zaten böylesine çetin bir piyasada o ibare olmadan tutunmaları çok zor olacaktır.
Peki nereden geliyor bu %40 alt limiti?
İskoç hükümetinin koyduğu kanun olarak biliyoruz ancak neden böyle bir kanun koymuşlar ve neden o oran %40 olmuş?
Bu yazıda bu konuyu irdeleyeceğim.
Hikayenin başı, Birinci Dünya Savaşı’na dek uzanıyor. Savaşın başlamasından henüz birkaç ay geçmiş, 28 Temmuz 1915’te başlayan çatışmalar ile Avusturya-Macaristan Sırbistan’ı işgal etmiş, Almanya’nın Belçika, Lüksemburg ve Fransa’yı işgali ile savaşın boyutu değişmiş ve Rusya’nın Almanya’ya saldırması ile küresel bir hale gelmişti.
İskoçya’nın da içinde yer aldığı Britanya ise, savunma stratejisini Belçika ile Hollanda’nın Almanya’ya geçit vermemesi üzerine kuruyordu.
Britanya’da Maliye Bakanı görevinde bulunan David Lloyd George, 1915 yılında özellikle içki trafiğini kontrol etmek amacıyla Merkezi Kontrol Kurumu’nu hayata geçirdi. Bu kurumun öncelikli amacı, ekonomik kaygılardan da ziyade özellikle askeri üs, mühimmat depoları gibi kritik noktalarda alkol tüketiminin azaltılması yönündeydi. Zaten kendisi de içki karşıtı biriydi.

David Lloyd George ve Winston Churchill, 1910
İlk olarak viski endüstrisinin de hemfikir kaldığı “minimum üç yıl dinlendirme” yasasının arkasında durdu.
Sonraki hamlesi ise çok daha radikal oldu. O zamanlar adada üretilen viskiler genel olarak %44.6 ile %48.6 alkol oranına sahipti.
George, bunun düşürülmesi gerektiğini savunuyordu ve kuruldan çıkardığı yasa ile viskilerin alkol oranının %37.2’yi geçemeyeceği hakkındaki maddeyi yürürlüğe ekledi.
Bununla beraber, hükümetin “Muhimmat Bakanlığı” için verdiği onayı takriben tüm viski damıtımevlerine, bu kurallara uymayan ve Muhimmat Bakanlığı’ndan izin almayan tüm damıtımevlerinin kapatılacağı bilgilendirmesi yapıldı. Bu bakanlığın başında da kim vardır dersiniz? Lloyd George!
Özellikle ordu mensupları için alkol karşıtlığı öyle bir noktadaydı ki, birçok yere afişler asılıyor, askerlere alkol almayacaklarına dair şeref yeminli kartlar dağıtılıyordu.

Her ne kadar ada halkına alkolün önemli karar mekanizmalarında negatif etki yapacağı büyük bir propaganda ile dikte ettirilse de, hem Maliye Bakanlığı, hem Mühimmat Bakanlığı ve tabii ki sonradan efsanevi Başbakanlık görevini yapmış Churchill'in, ofisinde en favori viskisi olan Hankey Bannister'ı yudumlamadan bir karar almadığı da tarihsel bir gerçek!

Kurul, yukarıda bahsi geçen yasalarla yetinmiyor ve damıtımevlerine büyük baskı ve lobi faaliyetleri altında viskilerdeki alkol oranının %28.6’ya kadar düşürmesini tembihliyordu. Bu tembihler o kadar tehditkardı ki, gizli değil açık açık konuşuluyordu. "Bekaanız için, alkol oranını düşürün!"
Bu baskılar dayanılmaz bir noktaya geldi ve viski endüstrisi hükümete karşı toplu bir şekilde isyan bayrağı açtı.
Elbette sivil itaatsizlik örneği olarak değil ancak ellerindeki tüm lobi faaliyetlerini kullanarak. Uzun süren tartışmalardan sonra hükümet ile ortak bir noktada anlaşıldı ve Birleşik Krallık bünyesindeki tüm viskilerin alkol gücünün %42.9 olmasına karar verildi.
Bu noktada küsüratlı rakamların nedenini merak edenler için İngiliz ölçü biriminde proof olarak geçen hesaplamaya göre %48.6’nın 15proof, %42.9 25proof, %37.2 35proof olduğunu belirtmek istiyorum. Tartışmalar ve yasalar proof hesaplaması üzerinden yapılıyordu.
Kurul, 1 Şubat 1917’de tekrar atağa geçti. Lloyd George artık tüm bakanların da başı yani başbakandı.
Tekrar yeni bir kanun çıkartıldı ve viskilerin %40 alkol (50proof) ile üretilmesi gerekliliği yasalaştı. Hatta öyle ki, viskilerin minimum satış fiyatları bile bir yasayla belirlendi.
Kısıtlamalar ve ağır vergiler savaşın bitmesi ile artınca, 1920’lere gelindiğinde zaten damıtımevlerinin üzerine binen mali güçlerin etkisi katlandı ve %40 alkol oranından yüksek oranlarda viski şişelemek halihazırda onlar için de büyük bir yük olmaya başladı.
İşte bu tarihler de viskinin minimum alkol oranının, olayın bütün tarafları nezdinde kabul edildiği zamanlara denk gelmekte. Ancak aynı dönem, viskiye olan talebin de artmasını sağladı.
Henüz çocuk yaşta gittikleri savaştan dönen askerlerin birçoğu belki de hayatlarında ilk defa viskiyle tanışıyor ve viskinin şöhreti geniş kitlelere ulaşmaya başlıyordu.

Hatta o tarihlerde bazı viski üreticileri, viskideki alkol oranı arttıkça, burunda ve damakta alınan güzel notaların kaybolduğunu ve %40 üzerindeki viskilerin daha lezzetsiz olabileceğini dahi söylediler.
Bu tartışma bugün bile geçerliliğini korumaktadır.
İşte o günlerden beri İskoç viskilerinin, gerek harman gerekse malt ekspresyonlarının %90'ından fazlası %40 alkol oranı ile şişeleniyor. Konuya kendi açımdan fikir belirtmem gerekirse, viskilerin minimum alkol oranının olmasını düşünüyorum, belki bu oran %42-43 olsa daha iyi olabilirdi diyorum. Özellikle %50 üzeri ve "cask strength" yani "fıçı gücünde" viskilerin tümünde birkaç damla su ile daha iyi performans aldığım da düşünülürse, ne çok az ne de çok fazla alkol oranı gerekiyor.
Tabii ki bunlar kişisel tercihler. İster %40 bir harman viski olsun, ister %60 cask strength bir viski olsun, siz hangisinden en çok keyif alıyorsanız, en iyi viski, en sevdiğiniz viskidir.
Slainte!
Ozan Vural
-------