Haki Yeşili Şişelerin Tuhaf Hikayesi: The Scotch Malt Whisky Society SMWS

- 14.12.2015
Atölyelere katılan her konuğuma, mutlaka kendi evinizde de küçük tadımlar yapmaları konusunda öneride bulunuyorum, bununla ilgili de bir hikaye paylaşmak istedim.
Şöyle başlayalım. Evde bir şişe viskiniz var ve içiyorsunuz. Ancak canınız o viski hakkında konuşmak, şişesini tasvir etmek, kokularını paylaşmak istiyor. Bir arkadaşınızı çağırıyor ve onunla birlikte içiyorsunuz.
İşler daha güzelleşmeye başlıyor. Bu sefer bütçeniz de biraz yukarı çıkabiliyor, şişenin fiyatını ortaklaşa ödüyorsunuz. Şişelerin çıtasını da yükseltiyorsunuz. Bir süre sonra üçüncü bir fikre, bir dış yoruma ihtiyaç duyuyorsunuz.
O da geliyor.
Hatta onu dört ve beşinci fikirler takip ediyor. Böylece küçük bir viski grubu kurmuş oluyorsunuz. Aldığınız zevk ikiye, üçe, beşe katlanıyor. Tadımlar yapıyor, konuşuyor, yorumluyor hatta tartışıyorsunuz. Kaliteli viskiler, hoş sohbetler.
Çok güzel ve keyifli. Aklınıza hemen bütçeler gelebilir ve ben de insanlara çok kolay bir şekilde yüksek fiyatlı şişeleri toplayıp için demiyorum, bu çoğumuz için kolay değil ancak zaten varılacak yolun sonu bundan da geçmiyor. Yolculuğun kendisi keyifli olan. Bir örnek olarak, bundan sadece 2 yıl önce, bazı arkadaşlarımla, bizim evde, çok leziz bir tadım yapmıştık ve toplam maliyetimiz (viskilerin bir kısmı Türkiye'den, bir kısmı Kıbrıs'tan olmak üzere) 287 TL olmuştu. Evet toplam maliyet.
Şimdi gelin bakalım bu işin sonu nereye varabiliyor?
Hikayemiz, 1970’li yıllarda İskoçya’da başlıyor. Üniversitede felsefe okuyan Philipp Hills isimli bir genç, Aberdeenshire bölgesindeki iki çiftçi arkadaşını sık sık ziyarete gidiyor.
Birlikte satın aldıkları şişeleri içiyorlar. Üzerine yorumlar yapıyorlar.
İskoçya’nın birçok ayrı bölgesinde üretilen ve “şişelenerek” satılan bu viskileri paylaşmaktan müthiş keyif alıyorlar.

Philip Hills
Fotoğrafta gördüğünüz kadehteki o çirkin rengin nedeni, kör tadım yaparken ve viskileri yargılarken, rengin, sonucunuza etki etmemesi ve görememeniz için.
Günlerden bir gün, sans eseri yan komşuları da onları ziyarete geliyor ve gelirken de yanında bir şişe Glenfarclas single malt getiriyor. Getirdiği şişenin özelliği, damıtımevinden direkt olarak satın aldığı çeyrek fıçıdan doldurmuş olması. Hani eskilerde kolonya doldurtulurdu dev bidonlara, onun gibi düşünebilirsiniz. Komşu damıtımevinden direkt fıçı satın almış.
O viskiden tadar tatmaz, daha sonradan arkadaşları ona Pip olarak sesleneceği için biz de Pip diyelim, Pip’in dünyası değişiyor. Aniden viskiyi ne kadar sevdiğini ve hayatını bundan sonra viski hakkında serüvenler yaşayarak geçirmeye karar veriyor.
Bu öyle korkutucu ve hatta ulaşılamaz bir hedef gibi gelmesin size, zaten çok büyük olmayan bir ülkenin dar alanda birçok damıtımevi bulunan bölgelerine ziyaretler yaparak başlatıyor her şeyi. Vize yok, uçak yok, sınır yok. Bu bakımdan Phillip Hills için bu uzaya yolculuk kadar zor ve zenginlik gerektirecek bir macera değil. Şanslı tabii ki.
Pip, ilk adım olarak Grant’s firmasına gidiyor. Ortaklaşa topladıkları para ile bir çeyrek fıçı (quarter cask) satın alıyor. Sonrasında ise Glenfarclas'a. Bu çeyrek fıçı tabir edilen fıçının ortalama 80 litre viski aldığını söyleyeyim. Bu noktada, kullanılan en büyük viski fıçılarının dahi zaten 700 litreyi geçemediğini belirteyim.

Şimdi, herhangi bir viski dükkanına gidip de 80 şişe viski almanın ne kadar pahalıya patlayacağını düşünmüş olabilirsiniz ki haklısınız. Kolay kolay hiçbirimiz böyle birşey yapamaz.
Ancak olaya şu açıdan bakalım. Bir yılda kaç viski alıyorsunuz? Hiç hesapladınız mı, ayda 2 şişe aldığınızı varsayarsak yılda 24 şişe eder. Yani üç arkadaşınızla birlikte yılda 72 şişe viski alıyorsunuz. Bir çeyrek fıçı almayı da bu hesapla düşünebilirsiniz, tabii ki toptan almanın verdiği indirim ile birlikte. Yani aslında bir “Rich Kids Of Scotland” hikayesi değil bu. Dediğim gibi tuhaf bir hikaye çünkü tahmin ettiğiniz üzere, 80 litre viskinin hepsi tek bir fıçıda ve tek bir damıtımevinden ve tek bir yılın mahsülü.
İşte işin risk veya tutku noktası da tam olarak burada yatıyor!
Devam edelim. 70’lerde birkaç arkadaşın başlattığı bu mikro tadım grubu bazı farklı damıtımevlerden çeyrek fıçı satın alarak tadımlarına devam ediyor. Fısıltılar yayılıyor, bir grup tuhaf insanın aldıkları fıçılardan viski içtiği, bu yüksek alkollü viskilerin sıradışı lezzetler sunduğu konuşulmaya başlanıyor.

1983 yılına geldiklerinde ise Pip tarafından kurumsallaştırılıyor. İsmi de, The Scotch Malt Whisky Society oluyor.
Tadım gruplarına gelen ziyaretçilerin sayısı yıllar içerisinde artıyor, tattıkları viskilerin, direkt fıçıdan doldurma viskilerin tadının muazzam oluşuna hayranlık besleyen arkadaşlarının taleplerine en sonunda cevap veriyorlar ve ilk şişelerini doldurup satmaya başlıyorlar. Önce sadece kendi kurdukları ve epey büyümüş olan grubun üyelerine satış yapılıyor.
Satışlar iyi gidiyor, grup para kazanıyor, kazandıkça daha farklı fıçılar alınıyor, tadılıyor ve şişeleniyor. Böylece, 80’li yılların ortasında kendilerine ait ilk gayrimenkullerini satın alıyorlar. Leith’deki bu klüp binası grubun artık yüzlerle ifade edilen sayıya ulaşmış üyelerinin buluşup takılabileceği ve viskilerini yudumlayabileceği bir mekana dönüşüyor.
Mükemmel değil mi?

SMWS, Leith, İskoçya
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, Pip’in SMWS hikayesi de 1995 yılında son buluyor. Hayatını, grubun işleri ve yönetiminden çıkarıp sadece viski üzerine “masterclass” dersleri vermek ve yazmak üzerine sürdürmek istediği için gruptan ayrılıyor. Hala grup diyorum ancak anladığınız üzere o yıllarda dahi, SMWS çoktan küçük-orta ölçekli bir şirket haline gelmiş durumda.
2004 yılına gelindiğinde, Edinburgh şehrinde ikinci gayrimenkullerini alıyorlar. Ünleri öyle bir boyuta ulaşıyor ki, damıtımevlerinden aldıkları şişeler artık damıtımevlerinin reputasyonunu etkiler hale geliyor. Böyle olunca da, global dünyanın devleri duruma el koyuyor. SMWS, 2004 yılında Glenmorangie PLC firmasına satılıyor.
Büyük bir firmanın, müthiş olanakları ile SMWS o günden sonra çok büyüyor yazardım yazmasına ve siz de hiç şaşırmazdınız ancak durum hiç de öyle olmuyor. Grubun bağımsızlığı, grubun özgünlüğünün bir tek firmaya geçmesine üyeler hiç de sıcak bir reaksiyon vermiyor.
Topluluk bilinci ne kadar güzel bir şey değil mi?
Belki bizim de, Türkiye’den dahi, kendi fıçısını alan gruplarımız olacaktır ancak böylesine bir tepki bilincinin kolay kolay olgunlaşabileceğini düşünmek belki de biraz fazla iyimserlik olur. Maalesef. Binlerce insanın duyacağı “Bizi şunlar satın aldı” cümlesi, sadece birkaç kişinin bileceği “teklif için teşekkürler ama hayır” sözünden daha değerli bu topraklarda.
Konumuza döneyim.
Yaklaşık bir yıl içerisinde, Glenmorangie PLC, SMWS’yi elinden çıkarıyor ve bağımsız birçok hissedar topluluk şirketini satın alıyor. Grup kaldığı yerden, bildiği işe devam ediyor. Aldıkları fıçıları şişeliyorlar ve satıyorlar.
Bu noktada şunu kesinlikle es geçmemem gerekiyor, SMWS çekirdek tadım grubu, içtikleri viskilerin notlarını 70’lerden bu yana tutuyorlar. Bir beyin fırtınası halinde geçen tadımlarda birçok kelime öbeği kaydediyorlar. Viskinin kokusu, rengi ve damak tadından çıkan o enfes tabirleri de, şişenin üzerine yazıyorlar. Mesela, gördüğünüz 29.305 yazısı, 29 (damıtımevi kodu) 305 (o damıtımevinden aldıkları 305. Fıçıdan çıkan bir şişe) anlamlarını taşıyor.
Şişe isimleri de edebi derecede güzel. “Bir Denizkızının Rüyası”, “Güzel ve Çirkin”, “Ateş Bombası”, “Milano Salamı ve Tropik Meyve Kebabı”, “Bir Küçük Hazine Sandığı” gibi isimleri var.
Grup, global üyeliklere açık. Her ülkeden insan, belirli bir ücret sayesinde gruba üye olabiliyorlar ancak üyelik sonrası hediye edilen ufak özel SMWS şişesini maalesef Türkiye’ye göndermiyorlar, klüp binalarının olduğu bir ilden almak zorundasınız. Üyeliği takiben, sadece grup üyelerine özel olarak dağıtılan bir dergi aboneliğine de sahip oluyorsunuz.
Bugün internette veya dergilerde rastladığımız, üzerinde garip numaralar ve ilginç terimler olan haki yeşili şişelerin hikayesi işte böyle.
Bu çok özel viskilerden eğer rastlarsanız mutlaka için veya edinin derim. Damıtımevine bakış açınızı sonsuza dek değiştirebilir. Son olarak, ülkemizde de viski tadım gruplarının arttığını görüyor ve bunu müthiş bir gelişme olarak görüyorum. Hemen enseyi karartmayın, belki bugün bir fıçı alabilecek grubumuz yok ancak yakın gelecekte neden olmasın?
İçerken de bir kadeh Pip için kalksın lütfen.
Slainte,
Ozan
NOT: Benim bu yazıyı yazmamın üzerinden birkaç yıl geçti tabii ki, şüphesiz o zaman yoktu ancak sonradan bazı arkadaşlarım, gerçekten de fıçı aldılar, Ardanhoe (Islay'in yeni damıtımevi) henüz İskoçya'da dinleniyor. Yani olabiliyormuş , bunu görmek de güzel :)
Şöyle başlayalım. Evde bir şişe viskiniz var ve içiyorsunuz. Ancak canınız o viski hakkında konuşmak, şişesini tasvir etmek, kokularını paylaşmak istiyor. Bir arkadaşınızı çağırıyor ve onunla birlikte içiyorsunuz.
İşler daha güzelleşmeye başlıyor. Bu sefer bütçeniz de biraz yukarı çıkabiliyor, şişenin fiyatını ortaklaşa ödüyorsunuz. Şişelerin çıtasını da yükseltiyorsunuz. Bir süre sonra üçüncü bir fikre, bir dış yoruma ihtiyaç duyuyorsunuz.
O da geliyor.
Hatta onu dört ve beşinci fikirler takip ediyor. Böylece küçük bir viski grubu kurmuş oluyorsunuz. Aldığınız zevk ikiye, üçe, beşe katlanıyor. Tadımlar yapıyor, konuşuyor, yorumluyor hatta tartışıyorsunuz. Kaliteli viskiler, hoş sohbetler.
Çok güzel ve keyifli. Aklınıza hemen bütçeler gelebilir ve ben de insanlara çok kolay bir şekilde yüksek fiyatlı şişeleri toplayıp için demiyorum, bu çoğumuz için kolay değil ancak zaten varılacak yolun sonu bundan da geçmiyor. Yolculuğun kendisi keyifli olan. Bir örnek olarak, bundan sadece 2 yıl önce, bazı arkadaşlarımla, bizim evde, çok leziz bir tadım yapmıştık ve toplam maliyetimiz (viskilerin bir kısmı Türkiye'den, bir kısmı Kıbrıs'tan olmak üzere) 287 TL olmuştu. Evet toplam maliyet.
Hikayemiz, 1970’li yıllarda İskoçya’da başlıyor. Üniversitede felsefe okuyan Philipp Hills isimli bir genç, Aberdeenshire bölgesindeki iki çiftçi arkadaşını sık sık ziyarete gidiyor.
Birlikte satın aldıkları şişeleri içiyorlar. Üzerine yorumlar yapıyorlar.
İskoçya’nın birçok ayrı bölgesinde üretilen ve “şişelenerek” satılan bu viskileri paylaşmaktan müthiş keyif alıyorlar.

Philip Hills
Fotoğrafta gördüğünüz kadehteki o çirkin rengin nedeni, kör tadım yaparken ve viskileri yargılarken, rengin, sonucunuza etki etmemesi ve görememeniz için.
Günlerden bir gün, sans eseri yan komşuları da onları ziyarete geliyor ve gelirken de yanında bir şişe Glenfarclas single malt getiriyor. Getirdiği şişenin özelliği, damıtımevinden direkt olarak satın aldığı çeyrek fıçıdan doldurmuş olması. Hani eskilerde kolonya doldurtulurdu dev bidonlara, onun gibi düşünebilirsiniz. Komşu damıtımevinden direkt fıçı satın almış.
O viskiden tadar tatmaz, daha sonradan arkadaşları ona Pip olarak sesleneceği için biz de Pip diyelim, Pip’in dünyası değişiyor. Aniden viskiyi ne kadar sevdiğini ve hayatını bundan sonra viski hakkında serüvenler yaşayarak geçirmeye karar veriyor.
Bu öyle korkutucu ve hatta ulaşılamaz bir hedef gibi gelmesin size, zaten çok büyük olmayan bir ülkenin dar alanda birçok damıtımevi bulunan bölgelerine ziyaretler yaparak başlatıyor her şeyi. Vize yok, uçak yok, sınır yok. Bu bakımdan Phillip Hills için bu uzaya yolculuk kadar zor ve zenginlik gerektirecek bir macera değil. Şanslı tabii ki.
Pip, ilk adım olarak Grant’s firmasına gidiyor. Ortaklaşa topladıkları para ile bir çeyrek fıçı (quarter cask) satın alıyor. Sonrasında ise Glenfarclas'a. Bu çeyrek fıçı tabir edilen fıçının ortalama 80 litre viski aldığını söyleyeyim. Bu noktada, kullanılan en büyük viski fıçılarının dahi zaten 700 litreyi geçemediğini belirteyim.

Şimdi, herhangi bir viski dükkanına gidip de 80 şişe viski almanın ne kadar pahalıya patlayacağını düşünmüş olabilirsiniz ki haklısınız. Kolay kolay hiçbirimiz böyle birşey yapamaz.
Ancak olaya şu açıdan bakalım. Bir yılda kaç viski alıyorsunuz? Hiç hesapladınız mı, ayda 2 şişe aldığınızı varsayarsak yılda 24 şişe eder. Yani üç arkadaşınızla birlikte yılda 72 şişe viski alıyorsunuz. Bir çeyrek fıçı almayı da bu hesapla düşünebilirsiniz, tabii ki toptan almanın verdiği indirim ile birlikte. Yani aslında bir “Rich Kids Of Scotland” hikayesi değil bu. Dediğim gibi tuhaf bir hikaye çünkü tahmin ettiğiniz üzere, 80 litre viskinin hepsi tek bir fıçıda ve tek bir damıtımevinden ve tek bir yılın mahsülü.
İşte işin risk veya tutku noktası da tam olarak burada yatıyor!
Devam edelim. 70’lerde birkaç arkadaşın başlattığı bu mikro tadım grubu bazı farklı damıtımevlerden çeyrek fıçı satın alarak tadımlarına devam ediyor. Fısıltılar yayılıyor, bir grup tuhaf insanın aldıkları fıçılardan viski içtiği, bu yüksek alkollü viskilerin sıradışı lezzetler sunduğu konuşulmaya başlanıyor.

1983 yılına geldiklerinde ise Pip tarafından kurumsallaştırılıyor. İsmi de, The Scotch Malt Whisky Society oluyor.
Tadım gruplarına gelen ziyaretçilerin sayısı yıllar içerisinde artıyor, tattıkları viskilerin, direkt fıçıdan doldurma viskilerin tadının muazzam oluşuna hayranlık besleyen arkadaşlarının taleplerine en sonunda cevap veriyorlar ve ilk şişelerini doldurup satmaya başlıyorlar. Önce sadece kendi kurdukları ve epey büyümüş olan grubun üyelerine satış yapılıyor.
Satışlar iyi gidiyor, grup para kazanıyor, kazandıkça daha farklı fıçılar alınıyor, tadılıyor ve şişeleniyor. Böylece, 80’li yılların ortasında kendilerine ait ilk gayrimenkullerini satın alıyorlar. Leith’deki bu klüp binası grubun artık yüzlerle ifade edilen sayıya ulaşmış üyelerinin buluşup takılabileceği ve viskilerini yudumlayabileceği bir mekana dönüşüyor.
Mükemmel değil mi?

SMWS, Leith, İskoçya
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, Pip’in SMWS hikayesi de 1995 yılında son buluyor. Hayatını, grubun işleri ve yönetiminden çıkarıp sadece viski üzerine “masterclass” dersleri vermek ve yazmak üzerine sürdürmek istediği için gruptan ayrılıyor. Hala grup diyorum ancak anladığınız üzere o yıllarda dahi, SMWS çoktan küçük-orta ölçekli bir şirket haline gelmiş durumda.
2004 yılına gelindiğinde, Edinburgh şehrinde ikinci gayrimenkullerini alıyorlar. Ünleri öyle bir boyuta ulaşıyor ki, damıtımevlerinden aldıkları şişeler artık damıtımevlerinin reputasyonunu etkiler hale geliyor. Böyle olunca da, global dünyanın devleri duruma el koyuyor. SMWS, 2004 yılında Glenmorangie PLC firmasına satılıyor.
Büyük bir firmanın, müthiş olanakları ile SMWS o günden sonra çok büyüyor yazardım yazmasına ve siz de hiç şaşırmazdınız ancak durum hiç de öyle olmuyor. Grubun bağımsızlığı, grubun özgünlüğünün bir tek firmaya geçmesine üyeler hiç de sıcak bir reaksiyon vermiyor.
Topluluk bilinci ne kadar güzel bir şey değil mi?
Belki bizim de, Türkiye’den dahi, kendi fıçısını alan gruplarımız olacaktır ancak böylesine bir tepki bilincinin kolay kolay olgunlaşabileceğini düşünmek belki de biraz fazla iyimserlik olur. Maalesef. Binlerce insanın duyacağı “Bizi şunlar satın aldı” cümlesi, sadece birkaç kişinin bileceği “teklif için teşekkürler ama hayır” sözünden daha değerli bu topraklarda.
Konumuza döneyim.
Yaklaşık bir yıl içerisinde, Glenmorangie PLC, SMWS’yi elinden çıkarıyor ve bağımsız birçok hissedar topluluk şirketini satın alıyor. Grup kaldığı yerden, bildiği işe devam ediyor. Aldıkları fıçıları şişeliyorlar ve satıyorlar.
Bu noktada şunu kesinlikle es geçmemem gerekiyor, SMWS çekirdek tadım grubu, içtikleri viskilerin notlarını 70’lerden bu yana tutuyorlar. Bir beyin fırtınası halinde geçen tadımlarda birçok kelime öbeği kaydediyorlar. Viskinin kokusu, rengi ve damak tadından çıkan o enfes tabirleri de, şişenin üzerine yazıyorlar. Mesela, gördüğünüz 29.305 yazısı, 29 (damıtımevi kodu) 305 (o damıtımevinden aldıkları 305. Fıçıdan çıkan bir şişe) anlamlarını taşıyor.

Grup, global üyeliklere açık. Her ülkeden insan, belirli bir ücret sayesinde gruba üye olabiliyorlar ancak üyelik sonrası hediye edilen ufak özel SMWS şişesini maalesef Türkiye’ye göndermiyorlar, klüp binalarının olduğu bir ilden almak zorundasınız. Üyeliği takiben, sadece grup üyelerine özel olarak dağıtılan bir dergi aboneliğine de sahip oluyorsunuz.
Bugün internette veya dergilerde rastladığımız, üzerinde garip numaralar ve ilginç terimler olan haki yeşili şişelerin hikayesi işte böyle.
Bu çok özel viskilerden eğer rastlarsanız mutlaka için veya edinin derim. Damıtımevine bakış açınızı sonsuza dek değiştirebilir. Son olarak, ülkemizde de viski tadım gruplarının arttığını görüyor ve bunu müthiş bir gelişme olarak görüyorum. Hemen enseyi karartmayın, belki bugün bir fıçı alabilecek grubumuz yok ancak yakın gelecekte neden olmasın?
İçerken de bir kadeh Pip için kalksın lütfen.
Slainte,
Ozan
NOT: Benim bu yazıyı yazmamın üzerinden birkaç yıl geçti tabii ki, şüphesiz o zaman yoktu ancak sonradan bazı arkadaşlarım, gerçekten de fıçı aldılar, Ardanhoe (Islay'in yeni damıtımevi) henüz İskoçya'da dinleniyor. Yani olabiliyormuş , bunu görmek de güzel :)