Ballantine's Finest Ve Ballantine's 12
- 4.10.2021
Gelin sizinle biraz geçmişe gidelim. Bundan tam 30 yıl öncesine.
1991 yılının bir Eylül günü, hava İstanbul'da buz gibi, birkaç gece öncesinden gazeteci babam Orhan Vural'ın, Fenerbahçe'nin Ankaragücü maçı için Ankara'ya gideceğini öğrenerek başının etini yemeye başlıyorum, dayanamıyor tamam diyor.
Bir gece öncesi akşam saatlerinde Göztepe'deki evimizden Haydarpaşa'ya giderek o soğuk, kasvetli ama bir o kadar da insana keyif verden gardan trene biniyoruz.
O zamanlar trenler daha yavaş gidiyor, çok fazla durakta duruyor, velhasıl, sabahına orada olacağız. Yataklı kompartmanıza geçiyoruz, yanımızda babamın arkadaşı Ümit Çeliker de var.

Haydarpaşa Garı, 1990'lar, Kaynak: TRT 90'lar Reklam Kuşağı
Yemek salonunda bir şeyler yedikten sonra odaya bir viski söyleniyor. Ballantines The Finest. Yanına da söğüş tavuk. Ben küçüğüm tabii, karton kutuda meyve suyu alıyorum, sek.
O soğuk gece sabah karşı aydınlanana dek, müthiş manzaralar eşliğinde babamların sohbetini dinliyorum. Ama nasıl sohbetler anlatamam, konuştuklarını insanları ben ancak televizyonda görebiliyorum.
Arada bir yudum aldım viskiden ya da almışçasına hatırlamak istiyorum ancak şunu biliyorum ki Ballantine's Finest o günden sonra, öğrencilikten iş hayatına dek hep hayatımda oldu, hala da keyifle içerim.
Ankara'ya varıyoruz, babam basın tribününe giriyor, on yaşımdaki beni de Fenerbahçe tribününe bırakıyor.
Tanıdık yok desem de doğru, yüzlerce Fenerbahçeli büyüğümle beraber izledik desem de doğru.
Tanju atıyor, Aykut atıyor ve kazanıp dönüyoruz.

19 Mayıs Stadyumu, 22 Eylül 1991, Kaynak: MacAnilari.com
Unutulmaz bir gün işte.
Elbette yıllar geçiyor, Türkiye'de artık Ballantine's 12, 17, 21 hatta en yeni şişelemelerinden 7 yıllık bourbon fıçı bitişli ekspresyonları bile yer alıyor. Keza 12 yıllığı çok eskilerde de vardı ancak uzun bir ara gelmedi diye hatırlıyorum. O geçmiş günlerden, henüz firmaların dergilere reklam verebildiği günlerden bir ilanını da paylaşayım.

Konu sadece viski özelinde olursa, bugüne kadar içtiğim Ballantine'sler içerisinde 17 yıllık olanı ayrı bir koyduğumu yazmak isterim.

Ballantine's 7 Bourbon Barrel Finish
Yazı başlığındaki Ballantine's 12'ye gelirsek, Finest'a göre daha doygun, daha tok bir viski. Şüphesiz harmanın yaşının verdiği avantajla genç alkol kokusunu fazla hissettirmiyor.
Taze ve kuru meyve kokuları, yağlı ve baharatlı bir damak, hafif yakıcı, daha uzun olmasını tercih edeceğim bir bitişe sahip.
Yine de bazı viskilerin geçmişimde öyle anıları var ki ki Ballantine's Finest onlardan biri, ne maltlar ne bourbonlar istedi de değişmedim. Keza ilginç bir bilgi olarak, o gördüğünüz kahverengi şişenin içerisinden 50'den fazla single malt viski bulunuyor.
Miltunduff ve Glenburgie ise içlerinde karakteri için daha fazla ağırlığı öne çıkanlardan. Benim anılarım ancak 90'lara dek gidebilse de, bu viski 1827 yılından beri üretiliyor. Bir market-manav olarak başlayan dükkanda başlayan hikaye, devasa bir viski markasına ilerliyor.
En nihayetinde de hangi viskiyi seviyorsanız kadehiniz onunla dolu olsun.
Bu arada, hemen yanımdaki tencerede ne haşlanıyor dersiniz, tavuk. Akşamın eşlikçisi yine belli.
Slainte,
Ozan
1991 yılının bir Eylül günü, hava İstanbul'da buz gibi, birkaç gece öncesinden gazeteci babam Orhan Vural'ın, Fenerbahçe'nin Ankaragücü maçı için Ankara'ya gideceğini öğrenerek başının etini yemeye başlıyorum, dayanamıyor tamam diyor.
Bir gece öncesi akşam saatlerinde Göztepe'deki evimizden Haydarpaşa'ya giderek o soğuk, kasvetli ama bir o kadar da insana keyif verden gardan trene biniyoruz.
O zamanlar trenler daha yavaş gidiyor, çok fazla durakta duruyor, velhasıl, sabahına orada olacağız. Yataklı kompartmanıza geçiyoruz, yanımızda babamın arkadaşı Ümit Çeliker de var.

Haydarpaşa Garı, 1990'lar, Kaynak: TRT 90'lar Reklam Kuşağı
Yemek salonunda bir şeyler yedikten sonra odaya bir viski söyleniyor. Ballantines The Finest. Yanına da söğüş tavuk. Ben küçüğüm tabii, karton kutuda meyve suyu alıyorum, sek.
O soğuk gece sabah karşı aydınlanana dek, müthiş manzaralar eşliğinde babamların sohbetini dinliyorum. Ama nasıl sohbetler anlatamam, konuştuklarını insanları ben ancak televizyonda görebiliyorum.
Arada bir yudum aldım viskiden ya da almışçasına hatırlamak istiyorum ancak şunu biliyorum ki Ballantine's Finest o günden sonra, öğrencilikten iş hayatına dek hep hayatımda oldu, hala da keyifle içerim.
Ankara'ya varıyoruz, babam basın tribününe giriyor, on yaşımdaki beni de Fenerbahçe tribününe bırakıyor.
Tanıdık yok desem de doğru, yüzlerce Fenerbahçeli büyüğümle beraber izledik desem de doğru.
Tanju atıyor, Aykut atıyor ve kazanıp dönüyoruz.

19 Mayıs Stadyumu, 22 Eylül 1991, Kaynak: MacAnilari.com
Unutulmaz bir gün işte.
Elbette yıllar geçiyor, Türkiye'de artık Ballantine's 12, 17, 21 hatta en yeni şişelemelerinden 7 yıllık bourbon fıçı bitişli ekspresyonları bile yer alıyor. Keza 12 yıllığı çok eskilerde de vardı ancak uzun bir ara gelmedi diye hatırlıyorum. O geçmiş günlerden, henüz firmaların dergilere reklam verebildiği günlerden bir ilanını da paylaşayım.

Konu sadece viski özelinde olursa, bugüne kadar içtiğim Ballantine'sler içerisinde 17 yıllık olanı ayrı bir koyduğumu yazmak isterim.

Ballantine's 7 Bourbon Barrel Finish
Yazı başlığındaki Ballantine's 12'ye gelirsek, Finest'a göre daha doygun, daha tok bir viski. Şüphesiz harmanın yaşının verdiği avantajla genç alkol kokusunu fazla hissettirmiyor.
Taze ve kuru meyve kokuları, yağlı ve baharatlı bir damak, hafif yakıcı, daha uzun olmasını tercih edeceğim bir bitişe sahip.
Yine de bazı viskilerin geçmişimde öyle anıları var ki ki Ballantine's Finest onlardan biri, ne maltlar ne bourbonlar istedi de değişmedim. Keza ilginç bir bilgi olarak, o gördüğünüz kahverengi şişenin içerisinden 50'den fazla single malt viski bulunuyor.
Miltunduff ve Glenburgie ise içlerinde karakteri için daha fazla ağırlığı öne çıkanlardan. Benim anılarım ancak 90'lara dek gidebilse de, bu viski 1827 yılından beri üretiliyor. Bir market-manav olarak başlayan dükkanda başlayan hikaye, devasa bir viski markasına ilerliyor.
En nihayetinde de hangi viskiyi seviyorsanız kadehiniz onunla dolu olsun.
Bu arada, hemen yanımdaki tencerede ne haşlanıyor dersiniz, tavuk. Akşamın eşlikçisi yine belli.
Slainte,
Ozan